Özellikle EFT ve havale yaparken kullanılan bir bilgi alanı olan açıklama hanesi, banka'ların soğuk ve ciddi işlemlerinde yaratıcılığınızla yumuşatabileceğiniz yegane zayıf noktadır. Arkadaşlarınıza yaptığınız transferlerde bu alana "rüşvet", "sadaka" gibi komik şeyler yazabilir, trilyonlar dönen bu ciddi sistemle dalga gecip hoş vakit geçirebilirsiniz. (ssg)

Görev yeri: Büyükeceli...

28-29 Temmuz 2007...

Zamandan zaman çaldığımız bir fırsat... Günlük yaşamın monotonluğundan sıkılan bünyelerin tamiri için bulunmaz bir imkan... Öyle ki, her zaman bir araya gelemeyecek (aslında pekala gelebilir...) bir topluluğun içine girdiği farklı güzel bir etkinlik... Platon der ki: "tiesti tokalon?" yani "güzel nedir?". Onu ben de pek iyi bilmiyorum ama ne demek ve yapmak istediğini, yolunu anlıyorum ve sonuca ulaşmasa da güzeli aramak yeterli değil mi?

Bir gün önce kendiliğinden gelişen bir iç duyuru sistemiyle kararlaştırılan etkinlik, hemen ertesi günü sabah saatlerinde Mersin Mezitli Groseri önünden 2 araç içinde 8 kişinin yola çıkmasıyla başladı. Benim kullandığım araçta Halis, Turgut ve İlhan vardı. Vakuf Zebaloğlu kontrolündeki diğer araçta ise Ahmet Şahin, Sadi ve Enver bulunmaktaydı. Hedef ise hakkında az şey bildiğimiz Büyükeceli. Eğer siz çok şey bilmek istiyorsanız tıklayın...

2 saate yakın süren bir yolculuktan sonra Mersin'e yaklaşık 150 km. mesafedeki Büyükeceli'ye geldik. Haritada görmek için tıklayınız... Hafta sonu olması sebebiyle beldenin zaten kısıtlı olan konaklama imkanlarından faydalanmak mümkün olmadı. Yani her yer doluydu. Öğle saatleri olması sebebiyle etkisini artıran sıcaklığa meydan okuyarak inanılmaz sıkıcı görünen kumsalın pek rağbet edilmeyen batı istikametinde 2 ağacın altına çadırlarımızı kurduk. Terleyen bünyeleri denizde soğuttuktan sonra hızlı bir yemek hazırlığı ve ardından bazıları için batak oyunu, bazıları için siesta...



Ziyadesiyle taşlık olan sahil öyle pek terliksiz yürümeye imkan vermiyor. Deniz ise galiba öğleden sonraları koyun bu tarafında biraz dalgalı ve bulanık oluyor. Gün boyu balık tutmakla uğraşan Halis kardeşimiz bizi omega-3 açısından zavallı bırakırken, yıldızlı, sertifikalı dalgıcımız İlhan ise zıpkınlı ve zıpkınsız dalışlarında bize epey bir hayal kırıklığı yaşattı desek yalan olmaz...


Akşam yemeğini 100 metre ilerideki küçük bir lokantada yedik... Balık ve içli köfte, önce bira sonra rakı eşliğinde öldürüldü... Gecenin ilerleyen saatlerine kadar eğlendik denebilir. Yani ben eğlenmedim diyen yalan söyler... az çok mutlaka eğlenmiştir. Bazı arkadaşlarımız erkenden uyumayı tercih ederken, Vakuf, ben ve İlhan bir süre Die Hard IV filmini seyrettik. Laptop'un şarjının filmden önce bitmesi üzerine saat 02.00'den sonra rotayı yeniden küçük lokantaya çevirdik ve birer uykudan önce birası daha içerek takriben 03.00 sularında uykuya daldık.

Ertesi gün güneşin çadırlara doğmasıyla uyandık. Hızlı bir kahvaltı ve deniz sonrası sanki umre ziyaretini bitirmiş hacılar gibi tam gaz Mersin'e döndük... Gidişten tek farkı Cennet-Cehennem mıntıkasında sıkma-ayran için mola vermemizdi... Bu arada arabamın ısı sensörü sıcaktan kafayı yemiş bir şekilde ve "-40" derece göstererek klimayı devre dışı bırakmaktaydı.

Gelelim bu etkinlikten öğrendiklerimize:

  • Her kalabalığın içinde mutlaka bir tane şamar oğlanı bulunur...
  • Her kumsal kumsal değildir... Bazıları daha kumsaldır...
  • Radyo tiyatroları insanları hâlâ duygulandırabiliyor...
  • Voleybol'da rakip Vakuf ise karşı takım en az 6 kişiden oluşmalıdır...
  • Asla ama asla boş bira şişelerinin konma mesafesinde uyumayın...
  • Balıkçılık ve dalgıçlık zor zanaatlardır...
  • Arkadaşınız saatlerce kumsalda bir aşağı bir yukarı dolanıyorsa, bilin ki cep telefonu ile konuşuyordur...

Picasa SlideshowPicasa Web AlbumsFullscreen


Tüm fotoğraflar için: tıklayınız...

0 yorum: